MİSYONUMUZ, HASTALIKLARA BAKIŞIMIZ VE TEDAVİ YAKLAŞIMLARIMIZ
Hastanemiz 1993 yılından önce tıp merkezi olarak hizmet vermeye başlayıp daha sonra hastaneye dönüşerek 24 yıldır sağlık hizmeti veren, özellikle de son 10 yıldır Ortopedi ve Travmatoloji, Tamamlayıcı tıp ve Rejenerasyon ( hücresel ) tedavileri alanlarında ağırlıklı olarak çalışan bir sağlık kuruluşu haline gelmiştir. Bu bahsedilen tıp dallarında bölgesel ve ulusal boyutta önder bir sağlık kuruluşu olma konumundadır. Kurumumuz ‘’ Olanın daha ötesini yapma ve bunu hastalara sunma ‘’ilkesiyle kendi alanında hep güncel tedavileri ön planda tutma gayreti içerisinde olmuş ve olmaya devam edecektir. Tamamlayıcı tıp dallarının bir çoğu ( Ozon, Proloterapi, Nöralterapi, Mezoterapi, magnetik alan tedavileri, hücresel tedaviler - Ortobiyoloji gibi) kurumumuz bünyesinde uygulanan tedaviler arasındadır. Kurumumuz da tıp eğitiminin temel kuralı olan‘’ önce hastaya zarar vermeme kuralı‘’ kendimize temel felsefe edinerek bu doğrultuda hastalarımıza yaklaşım ilke edinilmiştir. Bu kapsamda ülkemiz için çok yeni, geleceğimizin çok popüler tedavileri olma konumunda ilerleyen olan rejenerasyon ( hücresel – kök hücre ) tedavileri uzun bir süredir kurumumuzda hastalarımızın isteği doğrultusunda uygun hastalara başarılı bir şekilde uygulanmaktadır.
Biz hekimler tedavilerimizde aldığımız eğitimler doğrultusunda hastalarımızı genelde iki yolla tedavi etmeye çalışırız. Ya elimize kalem alır reçete yazar ya da elimize bıçak alır ameliyat ile hastalıkları düzeltmeye çalışırız. İnsan gibi mükemmel dizayn edilmiş, emsali olmayan bir varlığın kendi kendini iyileştirme mekanizmalarını hep göz ardı ederiz. Ayrıca bedene yapılan her türlü müdahalenin, alınan kimyasalların, hasta bedenine kalıcı olarak yerleştirdiğimiz platin denilen metallerin ne kadar kalıcı hasarlar bırakacağını hiç aklımıza bile getirmeyiz. Çünkü başka bir tedavi şekli yok zanneder araştırma içine girmez duyduğumuzda da reddederiz.. Ama gün gelip, ‘’ ilaç ve ameliyat etmek dışında başka tedaviler yok mu ? yu ‘’ düşünmeye başlayınca araştırmacı hekim, asıl tedavilerin içinde bulur kendisini. Bizler de farklı düşünmeyip 25 yıl böyle düşündük. Önce okul bitince iş tamam zannedip, 6 yıllık tıp fakültesi eğitimini bitirdiğimizde gerçeği görür tıp fakültesini bitirmenin daha işin alfabesi olduğunu anlarız. Bunu böyle düşünen hekim hep farklı şeyler peşinde koşar farklı olanı arar buda hekime tedavilerinde başarıyı hastalarına da şifayı getirir. Neyse ki Artık standart tedavilerde bile ameliyatın kapalısı, malzemenin küçüğü tercih edilir olmuştur.
Takii bildiğimizi sandığımız insan fizyolojisini yeniden öğrenmeye, yeniden öğrenci olmaya, o insan denilen muhteşem sanat eserini yeniden keşfetmeye, o tadı yeniden alıncaya kadar da böyle devam eder tedavilerimiz. Bedenimizin iyileşme gücü malesef temel tıp eğitimimiz de hep göz ardı edilir. Bizler yoğun bilgi bombardımanının içinde bedenin bütün olduğunu unutur, bu mükemmel bedenin kendini düzenlemek için saniyede meydana gelen reaksiyonları hiçe sayarız. Halbuki bu regülasyon sisteminin problemsiz işlemesini engelleyen blokajlar ortadan kaldırılabilse beden kendisini yeniden düzenleyebilecek sistemlere her zaman sahiptir. İşte tamamlayıcı - düzenleyici ( regüle ) edici, yenileyici ( rejenere edici) ve hücresel tedaviler bunları kapsar. Kabul görmüş bilimsel tedavilerle bedenimizin bu özelliklerinin önünde oluşmuş olan blokajların ortadan kaldırılmasına yardımcı olup, kişiye herhangi bir zarar oluşturmadan tedavi imkanları sunar. Ama şu da iyi bilinmelidir ki hastanın kendi katılımı olmadan hiçbir tedavinin başarılı olma şansı yoktur. Her şey hekim değildir. Hekim yol gösterendir. Şifa kişide, kişinin kendi bedenindedir.
Tamamlayıcı tıp ile regülasyon tıbbında hastalık ve sağlık bir bütünlük içinde değerlendirilir ve soruna da bu temelde yaklaşılır. Hastanın belli semptomlarını gidermek için diğer bir deyişle hasar görmüş organ veya dokularının sadece bir kısmını onarmak için yapılan tedavilerin başarılı olma şansı yoktur. İnsanı sağlıklı kılmak için, ancak tutarlı bir bütünlük içinde yaklaşım gerekir, çünkü beden, zihin ve ruh birbirleriyle üçlü olarak düzenli etkileşim içindedir. Ancak bu bütünlüğü gözlemleyip ve tedaviye bu bütünlük içinde yaklaşılırsa kişi fayda görür.
İnsan bir makine olmadığı gibi, parçaları değiştirmek veya düzeltme işlemi hiçbir zaman gerçek sağlık anlamına gelmez. Hiçbir zaman insanın organların toplamı veya tamamı onun bütünü etmez. Çünkü bütüncül ve regülasyon yaklaşımı, organların tek tek sorunsuz olmasının yanı sıra bir biriyle olan ilişkisini, bedenin enerjisel ve psikolojik olarak düzenli çalışmasını kapsar. Bu yüzden tamamlayıcı tıp yaklaşımında ana ekseni oluşturan bağ dokusu ( bütün hücrelerimizin içinde yüzdüğü okyanus-zemin maddesi ) ve vejetatif sinir sisteminin gerçek işlevselliğini bütünlük içinde değerlendirip bu bağlamda tanının konulması ve tedavi edilmesi düşünülmelidir.
Tedavilerin amacı "temel sistem" ya da "matriks" dediğimiz insanın kendi kendini düzenleyen; temellerini, yapılan uyarı ve düzenleme ile bedenin kendi içinde olan gerçek yaşam gücü diyebileceğimiz software yani program yeteneğinden alan tekrardan geri yüklemektir.
Temel madde dediğimiz yapıyı akvaryumun suyuna benzetebiliriz. Bu su ne kadar temiz ve bakımlı olursa o akvaryumdaki balıklar yani hücrelerimiz o kadar sağlıklı olur. Biz sadece balığa özen gösterip onun yaşadığı ortamı düzenlemezsek o balıkların sağlığı uzun süreli iyi gitmeyecektir. Nasıl akvaryumun suyunun temizliğini yapıp , o akvaryumu balıklara uygun hale getirme zorunluluğumuz varsa, kendi akvaryum suyumuzu yani temel maddemizi de sağlık için temiz tutma ihtiyacımız vardır. Başarılı bir tedavide ana eksen TEMEL MADDE ve onu regülasyonu olmalıdır. Bu regülasyonu da sağlayan vejatatif sinir sisteminden başkası değildir. Vejatatif sinir sistemine gerekli düzenleyici uyarıları verebildiğimiz tedavi şekli ise nöralterapi dir.
Bedenimiz fiziksel seviyede, sürekli düzenleyici işlemler ile çalışır, bir dakika içinde milyonlarca düzenleyici işlem. Çok ciddi hastalık olarak tanımlamış olduğumuz kanser – bedenin fiziksel olan bu işlevselliğinin bozulmasından başka bir şey değildir. Bedende artan bozulmalar ve oluşan bozucu alanlar ( blokaj ) patojen uyarı ile ilk başta akut ve bunların ilerlemesi sonunda kronik hale gelerek hastalığın tamamen yerleşmesine yol açar. Yıllar önce hastalıkların % 85 akut, % 15 i kronik iken günümüzde polikliniklere müracaat eden hastalıkların % 85 i kronik hastalıklar olarak kayıtlara geçmiştir.
Hastalıkların temelinde "bağ dokusunda yerleşmiş olan ve beden tarafından atılamayan toksinler, yıkım ürünlerinin birikmesi ‘’ öncelikli yer tutar. Regülasyon tıbbına göre, eğer siz ( kişinin rahatsızlığı her ne olursa olsun ) bedenden bu toksinleri uzaklaştıramıyor ve bedenin gerçek manada olması gereken regülasyonunu sağlamıyorsanız, bir adım sonrasında organlarda ve dokularda fonksiyonel düzensizlikler ve daha sonra da kronik hastalıklar yerleşecek ve organlarda yapısal hasarlar oluşacaktır. En basit örnekle çağımızın hastalığı olan kireçlenme, bedende biriken zehirleri nötralize etmek için kalsiyumun kemikten asitleşme olan bölgeye gitmesi sonucu oluşan bir problemdir. Kalsiyum olması gereken yerden olmaması gereken yere doğru göç ederken, uygunsuz yerde kireçlenme ayrıca kemiklerde de erime ( osteoporoz ) oluşur. Osteoporoz bir asitlenme ( toksin ) problemidir.
Bedenimizdeki gerçek regülasyonun biyolojik temelini vejetatif diğer bir adıyla otonom sinir sistemi oluşturmaktadır. Stres – çoğu şeye problem gözüyle bakma durumunda ise vejetatif sinir sisteminin önemli bir tarafı olan sempatik sinirler, gereğinden daha fazla aktif hale gelerek beyin sinirlerinden olan vagus’u çalışmaz hale getirerek kişinin gelen her uyarıya karşı savunmasız hale gelmesine neden olacaktır.
Onun için kişinin rahatsızlığı her ne olursa olsun gerçek manada bir kalıcı şifa sağlamanız için hedef, vejetatif sinir sistemini düzenlemek olmalıdır. Vejetatif sinir sistemini yeniden düzenleyecek ve işlevselliğini tekrardan kazandıracak en etkin terapötik metot yine nöralterapi dir.
Nöralterapi ile vejetatif sinir sisteminin dengesini restore etmek mümkün olabilmektedir. Sağlıklı bir bedende ve hala çalışabilir bir temel sistemde bedenin kendi içinde olması gereken düzenleme programını geri yüklemek için nöralterapi ile birkaç küçük uyarı gerekmektedir. Bu durumu bilgisayarımıza benzetebiliriz. Bilgisayarda bir programı çalıştıramıyor isek çoğu kez o programı yeniden yüklemek, sorunu kaynağından çözebilmektedir. Bizim bedenimizdeki işlevsellik te bundan farklı değildir. Bedenin bozulan regülasyonu hangi segment, organ veya dokudaysa o organının kanlanmasını arttırmak; o bölgede birikmiş olan yıkım ürünlerini uzaklaştırmak; o bölgenin veya organın kendini toparlaması anlamına gelmektedir.
Nöralterapi uygulanarak beden kendini yeniden iyileştirebilir, böylece regülasyon düzensizliğine neden olan engel veya tıkanıklıklar ortadan kaldırarak bedenin "kendi kendini iyileştirmesi" teşvik edilir.
Bu bütüncül yaklaşım, aynı zamanda bir sağlık güçlendirilmesi, bir hücresel tedavidir. Artık hastalıkla mücadele yaklaşımından daha çok bedenin sağlıklı kılınması hedeflenmelidir. Çünkü bu şekilde bir yaklaşım en ekonomik ve en doğrulcul yaklaşımdır. Burada asıl amaç, hastalıkla mücadeleden daha çok insanın sürekli sağlıklı kalması ve hastalanmaması için bedeni desteklemektir.
Kliniğimizde tedavilerde; ana ilkemiz sizin sağlıklı kalmanız ve regüle olmuş bir beden ile yaşamınızı devam ettirmektir. Çünkü hastalıklar bugünden yarına bir anda çıkmaz, çoğu kez altta yatan pek çok küçük olumsuz uyarı ve başlangıçta sizi zorlamayan veya farkında olmadığınız toksin yüklerinden kaynaklanmaktadır.
Kliniğimizde tüm rahatsızlıkların tedavisine temel yaklaşımımızı şu sözlerce kısaca ifade edebiliriz; Öncelikle bedeninizde birikmiş olan toksin yükünü tespit edip onları bedeninizden uzaklaştırmak, sağlıklı ve dengeli bir beslenme alışkanlığı kazandırırken bozulmuş olan bağırsak florasının yeniden düzenlenmesi varsa eksiklerin yerine konulmasını sağlamak, gerek halinde gıda takviyeleri ve medikal destek, aynı zamanda bedenin regülasyonun sağlamak için nöro-vejetatif ortamda tedavi başlatmak ve sonrasında hasar görmüş veya bozulmuş olan doku ve organların yine bedenimizin kendi hücrelerini ( hücresel tedaviler ) kullanılarak tedavi etmek, bunlara rağmen istenilen sonuç elde edilememişse cerrahi seçenekleri kullanmaktır.
Regülasyonu sağlanmasında ve tedavide uyguladığımız yöntemleri Nöralterapi, proloterapi, Ozon terapi, PRP, Stem cell-kök hücre, Magnetik alan olarak sıralayabiliriz.
Bunun için de kliniğimize ilk geldiğinizde kapsamlı bir anamnez ve fizik muayeneden sonra, belli ölçümler yaparak bedeninizin gerçek işlevselliği ve regülasyonu hakkında fikir sahibi olmaya çalışıyoruz. Tanı araçları ile tanımlamış olduğunuz rahatsızlıklar çerçevesinde pek çok değerlendirme yapılıp; Vega Test ile bedeninizde birikmiş olan toksin yükünü, bizim topragımız olan bağırsak floranızın durumunu, hangi besinlere karşı duyarlılığınızın olup olmadığını ( sağlıklı olmanın yolu beslenmeden geçtiği bilinciyle ), vitamin, mineral ve hormonal yapınızı değerlendiriyoruz.
Tedavide başarılı olmanın yolu tanının doğru olmasıdır. Unutmamak gerekir ki hastanın kendi katılımı olmadan yapılan tedavilerin başarı şansı düşüktür.
KLİNİĞİMİZDE UYGULADIĞIMIZ TEDAVİ ŞEKİLLERİ VE BAŞLICA METOTLAR
Kliniğimizde Ortopedi ve Travmatoloji branşının gerektirdiği güncel tedaviler dışında tamamlayıcı tıbbın bilimsel kabul edilen tüm uygulamaları, gerçek manada bütüncül tıp, koruyucu hekimlik uygulamaları ana yaklaşımımızı oluşturuyor. Tedavilerimizin ana eksenini sağlıklı olmanız ve sağlığınızın korunmasıdır. Tüm hastalarımıza rahatsızlık her ne olursa olsun, yaklaşımımız bütün bedeni göz önünde bulundurularak yapılmaktadır.
Kısaca diyebiliriz ki; bizim yaklaşımımız bir organın hastalığını ön planda tutmaktan daha çok bütünü düzenlemeye yöneliktir. Kronikleşmiş ve dejeneratifleşmiş ( kireçlenmiş ) olan organ ve yerlere yönelik yapılacak tedaviler hastanın şikâyetlerinde bir azalmaya neden olsa da, sorunu kökünden çözmemektedir. Onun için yapılan tedavilerin sonuçlarının ancak uzun süreler gözlemlenmesi tedavilerin etkinliklerini gösterir. Bu açıdan nörovejetatif sinir sisteminin regülâsyonu ve bağ dokusunun temizlenmesi doğru bir şekilde yapılmadan kronik rahatsızlıklarda insanları yeniden sağlıklarına kavuşturmak pek mümkün olmamaktadır.
Hiçbir hasta diğeriyle aynı olmadığı gibi rahatsızlıklar da benzer olsa da ortaya çıkış şekli ile ilgili olarak farklılıklar gösterir. Bunun için de biz kliniğimizde bir semptom ve hastalıkla uğraşmaktan çok insanın tam ve kalıcı sağlığı için bütüncül bir yaklaşım sergileyerek insanın bir bütün olduğunu düşünüyoruz.
Kliniğimizde kişiye özgün uyguladığımız başlıca tanı-tedavi yöntemleri:
- Hücresel- Biyolojik ( Kök hücre ) tedavileri
- Nöralterapi
- Fitoterapi ( bitkiler ile tedavi )
- Şelasyon tedavisi- Bedeni toksinlerden arındırma tedavisi
- Detoksifikasyon tedavileri
- Proloterapi
- Perinöral enjeksiyon tedavileri
- PRP ( Trombosit Rich Plazma )
- CGF ( Konsatre büyüme fakrörü )
- Stem cell ( kök hücre )
- Manyetik Alan Tedavisi
- Kendi kanıyla tedavi
- Vegatest ile tanı
- Ozon terapi (ozon-oksijen ile tedavisi
- Bağışıklık sistemini güçlendirmek için terapiler
- Savunma gücünü artırmak için tedaviler
- Miyofasiyal rahatsızlıklarla mücadele
- Sağlıklı ve dengeli beslenme desteği
- Bağırsak florasının değerlendirilmesi ve tedavisi
SAĞLIKLA KALIN
Op. Dr. İlhan Demiryılmaz