1)- Kapsamlı Anamnez ve Muayene: Nöralterapi’de hastadan alınan anamnez bazı yönleriyle farklılıklar gösterir. Bu kapsamda alınan genel anamneze ek olarak, kişiyi Nöralterapi yaklaşımı ile değerlendirecek özel bir öykü alma zorunluluğu vardır. Çünkü hastalığın ortaya çıkışı ile aynı zamana denk gelen olaylar arasındaki zamansal ilişkiyi kurmak çok önemlidir.
Cerrahi girişimler: Geçirilen bir ameliyat veya diş tedavisi sonrası hastada ortaya çıkan değişiklikler nelerdir? Bunların hastanın yakınmalarının ortaya çıkması ile bir bağlantısı var mıdır?
Travmalar: Yakınmaların ortaya çıkışından önce bir travmanın söz konusu olup olmadığı sorgulanmalıdır. Bu travma lokal olarak vücudun herhangi bir yerinde olabileceği gibi yaygın da olabilir.
Geçirilmiş olan hastalıklar: Yakınmaların ortaya çıkması ile ilgili olabilecek önceden geçirilmiş bir hastalık, kullanılan antibiyotik veya ilaç suistimali söz konusu mu?
Duygusal yoğunlaşmalar ve travmalar: Yakınmaların ortaya çıkması, geçirilen bir duygu yoğunluğundan sonra mı meydana gelmiş? Stres, yas, hüzün, sıkıntı ve öfke ne zamandan beri var?
2 )- Lokal/Yüzeyel Tedavi:
İlk yaklaşım lokal tedavidir. Lokal olarak ağrı veya sorun neredeyse, oraya quaddel şeklinde enjeksiyonlar yapılır.
Yapılan Fizik Muayene sonucu tespit edilen trigger noktalara Lokal Anestezik enjekte edilir. Akupunktur noktaların %71-80’ni trigger noktalarıdır. Bir trigger noktası aktifse o bölgede lenfatik disfonksiyon olduğu aşıkardır.
Nöralterapi’de aktif hâle gelmiş ve patolojik refleks veren noktaların regülasyonu amaçlanır. Çünkü trigger noktaları adale içinde lenfatik akımın birikime uğradığı lokal hassas noktalardır. Lenfatik sistem tek yönlü bir yoldur ve dokuda organda meydana gelmiş olan artık maddelerin taşınmasını amaçlar. Yüzeyel enjeksiyon yöntemi, özel Akupunktur noktalarına da (aku-noktaları) yapılabilir. Akupunktur, perivasküler sempatik pleksusu, sempatik ve parasempatik sinir liflerini tedavi eder. Bunlar, iğne ucundaki sinyali aksiyon potansiyeline çevirebilen vücuttaki tek yapılardır. Aku-noktaları gerçekte yoktur;
3 )-Segmental ve Derin Enjeksiyonlar:
Lokal tedavinin yetersiz olduğu durumlarda artık segmental tedaviye geçilir. Segment tanımı dermatomla aynı değildir; segment dermatomu kapsar. Segmental tedavinin esası, herhangi bir irritasyonun segmentin tamamında veya bir bölümünde refleks cevap vermesi ve medulla spinalis üzerinden yol bularak periferden organa ve organdan perifere bir etkileşimin meydana gelmesidir (kutaneo-visseral refleks hattı). Akupunktur’dan fayda görmeyen hastalara da ilk yapılacak uygulama şekli segmental ve derin Lokal Anestezik enjeksiyonları olmalıdır.
HEAD ve MACKENZIE hastalıklı bir organın, düzenli ve sınırları kesin olarak belirlenmiş cilt ve cilt altı zonlarda çeşitli reaksiyonlar yarattığını izlemişlerdir. Buradan hareketle herhangi bir organın, bedenin belli bir yüzeysel bölgesi ile kutaneo visseral refleks kanalları aracılığı ile iletişimde olabileceği sonucuna varmışlardır. İnsan bedeni, servikal bölgede 8, torakal bölgede 12, lomber bölgede 5 ve sakral bölgede 5 tane olmak üzere toplam 30 segmente bölünebilir. Bir segment içinde bulunan tüm oluşumlar birbirleriyle ilişki içindedirler. Bu nedenle segment içinde ortaya çıkacak bir engel veya uyarı sadece sorunlu bölgeyi değil, tüm segmenti etkileyecektir. Nöralterapi’de bu mekanizmadan yararlanılmaktadır. Örneğin bir segmente yapılan quadel veya periost uyarısı sadece uygulama yapılan yerle sınırlı kalmayıp, segment içinde bulunan organ, adale ve diğer tüm yapıları da olumlu olarak etkilemekte ve o bölgenin kanlanmasını artırmaktadır.
Segment ayrıca diagnostik açıdan da önemlidir. Yapılan inspeksiyon ve palpasyon ile segmentte gözlenen renk değişiklikleri ve adalelerin tonusu, organ ve eklemlerin fonksiyonları bize hasta hakkında bilgi vermektedir. Hatta o alan içindeki bozucu alanlar da, bölgesel cilt ve cilt altı değişiklikleri yapabilirler. Başarılı bir tedavinin sonucunda, segment içindeki tonus ve turgorda da düzelme ve iyileşme görülür. Segment terapisi Nöralterapi'de önemli bir terapi yaklaşımdır.
İrrite olmuş segmente yapılan prokain enjeksiyonuyla, membran polarizasyonu sağlıklı hale getirilerek, refleks hatlarındaki patojen iletiler ortadan kaldırılır ve normal iletinin oluşması sağlanır. Böylece tüm vejetatif işlemler optimal fonksiyonlarına geri dönerler.
Derin enjeksiyonlara örnek olarak ise sakroiliak eklem enjeksiyonu verilebilir.
Birkaç damla prokaini doğru yere kullanmak, litrelerce ilaç kullanmaktan daha anlamlı ve etkilidir.
Yapılan her uygulamadan 24 saat sonra hasta kontrol edilmeli ve yakınmalarda ortaya çıkan değişiklikler kayıt edilmelidir. Tedaviye cevap alınıyorsa, hastalık iyileşinceye kadar segmental uygulamaya devam edilmelidir. Eğer tedaviye cevap alınamıyorsa hastanın anamnezi tekrar gözden geçirilerek, hastalığın zamansal ilişkisi yeniden değerlendirilir.
4 )- İntra ve paravasal İnjeksiyon
Özellikle VSS disfonksiyonun ön planda olduğu hastalarda bu yaklaşımla yardımcı olunmaktadır.
5 ) - Ganglion Tedavisi: Tedaviye cevap alınamayan durumlarda, üst etki yapan organlara müdahale etmek gerekir. Bu anlamda rahatsızlığın olduğu bölgede bulunan ganglionlar da tedaviye dahil edilir. Ganglion enjeksiyonu yapmak, ganglion detoksifikasyonu için en hızlı yoldur. Gangliyonların modern tıpta bilinen etkilerinin yanı sıra sempatik dalların çok önemli olduğunu biliyoruz. Gangliyon terapisi Nöralterapi’nin belkemiğidir.
Her sempatik gangliyon injeksiyonu yapılan uygulama yerinde ve bölgesinde kalıcı bir etkisi olduğu ve regülasyon terapisinin vazgeçilmez bir parçası olduğu bilinmelidir.
6 ) - Bozucu Alan Tedavisi: Yukarıda da belirtildiği gibi vücudun herhangi bir yerinde önceden geçirilmiş veya hali hazırda var olan lokal bir irritasyon, patolojik bir saha (bozucu alan) haline gelebilir ve Nörovejetatif sistemi bozarak vücut fonksiyonlarının bazılarında bozukluklara neden olabilir. Bu nedenle tedaviye cevap alınamaması durumunda, bozucu alanların araştırılarak tedavi edilmesi son derece önemlidir. Tabii ki ilk başta Adler noktalarının hassas olup olmadığının incelenerek sorunlu olan bölge veya alanın regüle edilmesi gerekmektedir.
Bugün karşımıza çıkan hastaların en azından %30 bozucu alan kaynaklı olduğu biliniyor. Bozucu alanı elimine etmeden başarı sağlamak mümkün olmuyor. Bozucu alan eliminasyonunda en etkin terapi şekli ise Nöralterapi’dir.
Bozucu alanların yaklaşık %70 ağız çene diş komleksinde olduğu unutulmamalıdır. Hastalıkların tedavisinde Nöralterapi’ye ek olarak Akupunktur, manuel terapi, manyetik alan, biyofoton, homeopati, ozon terapi, kolon hidroterapi vb diğer tamamlayıcı tedavilerden faydalanmak, biz hekimlerin başarısını daha da artıracaktır.
Sonuç olarak: Tedavide yaklaşım nasıl olmalıdır ?
Hastanın iğne fobisi varsa Nöralterapi uygulanacak lokalizasyonlara soft lazer ile tedavi yapılabilir (%60-70 etkili ).
İğne fobisi olmayanlar!
Terapiye direnç gösteren ve rahatsızlığı belli bir olaydan sonra başlamış hastalarda ise tartışmasız en etkin yöntem Nöralterapi’dir. Çünkü sorunun kaynağı bozucu alandır ve bir an önce elimine edilmesi gerekmektedir. Bozucu alan elimine edildikten sonra hastanın psikolojik yapısını desteklemek ve enerji regülasyonunu sağlamak için mikro sistem Akupunktur’dan faydalanabilinir.
Endikasyonların benzerliği kombine terapide terapi süresini kısaltmaktadır. Klasik Akupunktur yaklaşımıyla 15-20 seanslar sıkça tatbik edilirken Nöralterapi ile kombine edilen hastalarda çok daha kısa sürelerde iyileşme sağlanmaktadır. Nöralterapi’de ortalama yapılan uygulama sayıcı 4-5 seanstır.
Tedavi yaklaşımı:
Kronik rahatsızlıklarda: İlk tercih NT, özellikle sorunun zamansal ilişkisi söz konuysa tercih NT olmalıdır. Ağrı tedavisinde de ilk tercih NT’dır. Bozucu alan kaynaklı rahatsızlıklarda yine ilk tercih NT olmalıdır. Terapi süresi kısa tutulmak isteniyorsa NT çok etkindir.
Akut rahatsızlıklarda: sorunun kaynağında zamansal bir ilişki söz konusuysa NT öncelikle kullanılmalıdır.
Prof Dr Hüseyin Nazlıkul un Nöralterapi adlı kitabından derlenmiştir.