Nöralterapi

Op.Dr.İlhan DEMİRYILMAZ

Nöral Terapi Nedir ?

Nöral Terapi; bozulmuş olan beden fonksiyonlarının, lokal anestezik (LA) maddeler kullanılarak vejetatif sinir sisteminin (VSS) uyarılması veya uyarının engellenmesi sonucunda organizmanın regülasyonunun sağlanması ve beden fonksiyonlarının yeniden normale döndürülmesi esasına dayanan bir tedavi şeklidir.

Nöralterapi 1926'li yıllarda Huneke soyadında iki Alman doktorunun, daha önceleri uygulanan ancak unutulmaya yüz tutmuş olan bir yöntemi tekrar kullanmaya başlamaları ve birtakım tesadüfleri iyi gözlemlemeleri sonucu ortaya çıkmış bir tedavi yöntemidir.

Nöralterapi lokal etkisinin yanı sıra sinirsel, hormonal, hücresel, psişik bir düzenleme sistemi ile etki yaptığı kanıtlanmıştır.

Nöralterapi bedende bulunan tüm anatomik oluşumları, temel maddeyi, bağ dokusunu ve Vegetatif Sinir Sistemi’ni temel alır. Nokta enjeksiyonları dışında eklem içi, skar, bozucu alan, ganglion, kas, sinir ve trigger nokta enjeksiyonları vardır.

Bedende hastalıklar ortaya çıkmadan önce bazı değişiklikler oluşur. Çoğu kez modern tıbbın açıklayamadığı ve hastanın kendi psikolojisi ile ilgili olduğu söylenen rahatsızlıkların temelinde, hastanın zorlanan vejetatif sinir sistemindeki düzensizlik olduğunu ortaya çıkaran bir bilim dalıdır.

Nöralterapi, refleks tedavileri içinde en etkin sonuçları olan bir Regülasyon tedavisidir. Nöralterapi’de hastalıkların zaman bağlantısı çok önemlidir. Hastalığın nasıl ve neden sonra ortaya çıktığı tanı açısından çok önemlidir.

Türkiye’de bu tedavi şeklini 15 yıl öncesine kadar sadece Almanya’da bulunmuş ve bu eğitimini almış hekimler tarafından uygulanabiliyorken, Almanya da bu eğitimini tamamlamış ve bunu Türk hekimlerine de kazandırmayı kendisine ilke edinmiş hocam Prof. Dr. Hüseyin Nazlıkul un büyük özverisiyle Türkiye’de her geçen gün artan bir ilgi gören ve birçok hekimin eğitimine katıldığı bir tedavi şekli haline gelmiştir. Bu tedaviyi uygulayan hekim sayısı artıkça ülkemizde de çoğu hasta yıllardır çözülemeyen problemlerine çözüm bulabilecektir. 

Nöralterapi iki temel mekanizma ile çalışmaktadır. Bunlardan birincisi segmental mekanizmadır. Burada rahatsızlığın uzandığı segmente yapılan anestezik enjeksiyonu ve bu segmentin spinal kord ile olan bağlantısı esastır. İkincisi ise rahatsızlık sahasının ( bozucu alan ) ortadan kaldırılmasıdır. Bu bölgeye yapılan enjeksiyon semptomların aniden eliminasyonu ile sonuçlanır. Bu etki Nöralterapi’de sekunden fenomen yani saniseyel etki veya Yıldırım Fenomeni olarak adlandırılır.
1.    Romatizmal hastalıkların tedavisi
2.    Boyun, sırt ve bel ağrıları gibi kas kökenli ağrıların tedavisi
3.    Bel ve boyun fıtıklarında ağrının giderilmesi
4.    Eklem hastalıkları (menisküs yırtılması, eklem içindeki sıvının azaltılması, sporcu yaralanmaları)
5.    Sinir basısına bağlı oluşan ağrıların tedavisi
6.    Fibromyalji (yaygın kas ağrıları), devamlı yorgunluk hissi ve halsizlik tedavisi
7.    Spor yaralanmaları tedavisi
8.    Migren ve baş ağrılarını tedavisi
9.  Allerjik astım ve allerjik rinit gibi allerjik kökenli hastalıkların tedavisi (bağışıklık sistemindeki denge bozukluğu)
10.    Tiroid hastalıklarının tedavisi
11.    Menapoz sıkıntılarının giderilmesi
12.    Adet düzensizlikleri ve şiddetli adet sancılarının tedavisi
13.    Hormonal bozukluğa bağlı üreme sorunları
14.    Kronik tonsillit (geçmeyen boğaz iltihabı) tedavisi
15.    Kronik sinüzit tedavisi   
16.    Depresyon ve panik atak gibi ruhsal hastalıkların tedavisi
17.    Kronik kabızlık tedavisi
18.    Bağırsak hastalıklarını tedavisi (irrtabl kolon sendromu, ülseratif kolit ve crohn)
19.    Yüz felci tedavisi                                       
20.    Trigeminal nevralji tedavisi
21.    Vücudun toksinlerden arındırılması     
22.    Anti-aging (yaşlanmanın önlenmesi)

 
Segment tedavisi segmentin bütün kısımlarının, segmentin içindeki önemli oluşumlara karşı, uniform bir bütün olarak rol oynaması ile ilgilidir. Stimulus sipnal kord yolu ile periferden, segmentle etkilenmiş olan  organa ulaşır (cutivisceral refleks yol), ya da organdan spinal kord yolu ile diğer organa ulaşır (viscerovisceral refleks yol).

Bütün nörovejetatif sistem fonksiyonları humoral, selüler, nöral ve hormonal düzenleyici mekanizmaların aralarındaki ayarlamalar sonucu sistemdeki reaksiyonlara katılımı ile ilişkilidir. Bu mekanizmaların sadece birinde oluşacak herhangi bir bozukluk bütün sistemin fonksiyonel düzensizliği ile sonuçlanacaktır. Yani hastalık yalnızca bir organı değil, bütün vücudu etkileyecektir.

Bozuk segmental dokuya lokal anestetik ile yapılan Nöralterapi yalnızca patolojik refleks yolları kesmekle kalmaz, aynı zamanda bozuk hücre membranını doğru potansiyele repolarize ederek, vejetatif fonksiyonları normal hâle getirmeye de yarar.

Vücudun herhangi bir yerindeki önceden geçirilmiş veya halen varolan lokal irritasyonlar (kimyasal, fiziksel veya travmatik) patolojik bir saha veya başka bir deyişle bozucu alan haline gelebilir ve nörovejetatif sistemde iletimi bozarak diğer vücut fonksiyonlarının bazılarında da rahatsızlığa neden olabilir. Bu sahaya lokal anestetikle uygulanan Nöraltedavi bu disfonksiyonu düzeltebilir ve semptomlarda ani bir düşüş gözlenebilir. Bu bozucu alanlar sıklıkla kafa bölgesinde özellikle de dişler, tonsiller ve paranasal sinüslerde lokalizedir ( % 30 ). 

Yaşam sadece madde ile sınırlanmış değil, aynı zamanda enerji ile de bağlantılıdır. Bir hücre zarının normal şartlarda, dinlenme durumunda dış tarafta pozitif, iç tarafında negatif yükü vardır. Bir uyarılma söz konusu olduğunda zarın sodyum iyonlarına olan geçirgenliği birden artınca sodyum iyonları o kadar ani ve hızlı olarak iç tarafa akarlar ki, dış ve iç yüzeyler arası potansiyel farkı yok olur ve hatta iç yüzde dış yüze oranla daha fazla bir pozitif yük toplanır ve bu halde normal dinlenim potansiyeli ortadan kalkar (depolarizasyon). Bu durumda potasyum iyonları hücreyi terk etmiş ve sodyum iyonları da hücre içine girmiş durumdadır.

Normal şartlar altında depolarizasyonun oluşundan hemen sonra zarın porları sodyum iyonlarına karşı geçirgenliğini yeniden kaybeder. Bu durumda potasyum iyonları hücreye geri döner ve sodyum iyonları hücreyi terk eder ve hücre membranı tekrar impermeabl hale gelir. Böylece normal dinlenim potansiyeli geri gelmiştir (Repolarizasyon).

Normalde hücrenin içerdiği potansiyel 40-90 milivolt kadardır ve bu potansiyel her stimülüs ile düşer (Depolarizasyon) ve hemen ardından gerekli enerji oksijen metabolizmasından sağlanmak suretiyle hücre yeniden şarj olur (Repolarizasyon).

Ancak bazen çok kuvvetli bir stimülüs yani uyarı karşısında veya stimülüsün uzun sürmesi, kronikleşmesi sonucu hücre yeniden repolarize olmayı başaramaz. Sürekli depolarize halde kalır ve bu nedenle zayıflamış veya hastalanmış hücre, aktivitelerini daha fazla entegre edemez ve fonksiyonlarını sürdüremez.

Sürekli depolarize halde kalan hücrenin membran potansiyeli sıfır milivolta kadar düşmüştür. Bu durumda Nöralterapi için kullanılan lokal anestetik, içerdiği yaklaşık 290 milivoltluk potansiyel ile hücreyi hiperpolarize eder. Enjeksiyonlar tekrarlandığında hücre normal potansiyeli olan 40-90 Mv’.u depolayana kadar, hücrede bir miktar potansiyel bırakır.

Nöralterapötik ajanın bozulmuş sahaya gelmesi ve içerdiği yüksek potansiyeli ile bozulmuş hücre membran potansiyelini repolarize etmesi, böylece stabilizasyonunu sağlaması, yalnızca nörovejetatif sistemdeki düzensizliği ortadan kaldırmakla kalmaz, aynı zamanda nöral, humoral, selüler ve hormonal etkinliği de restore eder.

Sonuç olarak görülmektedir ki, enjeksiyonların tekrarlanması neticesinde hücrelerin repolarizasyon yeteneği ve kendiliğinden gerekli potansiyelde kalabilme yeteneği gelişmekte ve bu da rahatsızlığın giderilmesinde önemli ölçüde rol oynamaktadır.

Avrupa’da tüm ağrı tedavi merkezlerinde ve Regülasyon terapilerinde Nöralterapi en sık uygulanan bir tedavi metodudur. Bu tedavi metodu sayesinde hastalar ağrılarıyla ve kronik şikayetleriyle yaşamak zorunda kalmıyorlar.

Bunlar arasında migren, gerilim tipi baş ağrısı, boyun-sırt ve bel ağrıları, boyun ve bel fıtıkları, kulak çınlaması ve baş dönmeleri, unutkanlık, nevralji, organik fonksiyon bozuklukları, her türlü eklem fonksiyon bozukluğu ve ağrıları, spor yaralanmaları, varis ve selülit tedavisinde, uyku bozukluğu ve düzensizliğinde, bozucu alan tedavisi bunlardan bazılarıdır.

Ameliyat sonrası ortaya çıkan nedbe dokuları pek çok hastalığa neden olmaktadır. Aksi ispat edilmedikçe tüm skarlar problem teşkil edebilirler. 

Bozucu alanın eliminasyonu ve terapisi Nöralterapi için önemli bir yaklaşımdır. Sadece nedbe dokuları değil, geçirilmiş bir hastalık, kullanılmış ilaç, bağırsak florasındaki bozukluk, yaşadığımız ev, içtiğimiz su, kullandığımız cep telefonu, geçirdiğimiz diş tedavileri, doğum ve özellikle sezaryen ile yapılan doğumlar, giydiğimiz elbiseler hepsi birer bozucu alan olabilir.

Nöralterapi ana ilkelerinden biri bu bozucu alanları ortadan kaldırmaktır.
1)- Kapsamlı Anamnez ve Muayene: Nöralterapi’de hastadan alınan anamnez bazı yönleriyle farklılıklar gösterir. Bu kapsamda alınan genel anamneze ek olarak, kişiyi Nöralterapi yaklaşımı ile değerlendirecek özel bir öykü alma zorunluluğu vardır. Çünkü hastalığın ortaya çıkışı ile aynı zamana denk gelen olaylar arasındaki zamansal ilişkiyi kurmak çok önemlidir.

Cerrahi girişimler: Geçirilen bir ameliyat veya diş tedavisi sonrası hastada ortaya çıkan değişiklikler nelerdir? Bunların hastanın yakınmalarının ortaya çıkması ile bir bağlantısı var mıdır?

Travmalar: Yakınmaların ortaya çıkışından önce bir travmanın söz konusu olup olmadığı sorgulanmalıdır. Bu travma lokal olarak vücudun herhangi bir yerinde olabileceği gibi yaygın da olabilir.

Geçirilmiş olan hastalıklar: Yakınmaların ortaya çıkması ile ilgili olabilecek önceden geçirilmiş bir hastalık, kullanılan antibiyotik veya ilaç suistimali söz konusu mu?

Duygusal yoğunlaşmalar ve travmalar: Yakınmaların ortaya çıkması, geçirilen bir duygu yoğunluğundan sonra mı meydana gelmiş? Stres, yas, hüzün, sıkıntı ve öfke ne zamandan beri var?

2 )- Lokal/Yüzeyel Tedavi:

İlk yaklaşım lokal tedavidir. Lokal olarak ağrı veya sorun neredeyse, oraya quaddel şeklinde enjeksiyonlar yapılır.

Yapılan Fizik Muayene sonucu tespit edilen trigger noktalara Lokal Anestezik enjekte edilir. Akupunktur noktaların %71-80’ni trigger noktalarıdır. Bir trigger noktası aktifse o bölgede lenfatik disfonksiyon olduğu aşıkardır. 

Nöralterapi’de aktif hâle gelmiş ve patolojik refleks veren noktaların regülasyonu amaçlanır. Çünkü trigger noktaları adale içinde lenfatik akımın birikime uğradığı lokal hassas noktalardır. Lenfatik sistem tek yönlü bir yoldur ve dokuda organda meydana gelmiş olan artık maddelerin taşınmasını amaçlar. Yüzeyel enjeksiyon yöntemi, özel Akupunktur noktalarına da (aku-noktaları) yapılabilir. Akupunktur, perivasküler sempatik pleksusu, sempatik ve parasempatik sinir liflerini tedavi eder. Bunlar, iğne ucundaki sinyali aksiyon potansiyeline çevirebilen vücuttaki tek yapılardır. Aku-noktaları gerçekte yoktur; 


3 )-Segmental ve Derin Enjeksiyonlar:

Lokal tedavinin yetersiz olduğu durumlarda artık segmental tedaviye geçilir. Segment tanımı dermatomla aynı değildir; segment dermatomu kapsar. Segmental tedavinin esası, herhangi bir irritasyonun segmentin tamamında veya bir bölümünde refleks cevap vermesi ve medulla spinalis üzerinden yol bularak periferden organa ve organdan perifere bir etkileşimin meydana gelmesidir (kutaneo-visseral refleks hattı). Akupunktur’dan fayda görmeyen hastalara da ilk yapılacak uygulama şekli segmental ve derin Lokal Anestezik enjeksiyonları olmalıdır.

HEAD ve MACKENZIE hastalıklı bir organın, düzenli ve sınırları kesin olarak belirlenmiş cilt ve cilt altı zonlarda çeşitli reaksiyonlar yarattığını izlemişlerdir. Buradan hareketle herhangi bir organın, bedenin belli bir yüzeysel bölgesi ile kutaneo visseral refleks kanalları aracılığı ile iletişimde olabileceği sonucuna varmışlardır. İnsan bedeni, servikal bölgede 8, torakal bölgede 12, lomber bölgede 5 ve sakral bölgede 5 tane olmak üzere toplam 30 segmente bölünebilir. Bir segment içinde bulunan tüm oluşumlar birbirleriyle ilişki içindedirler. Bu nedenle segment içinde ortaya çıkacak bir engel veya uyarı sadece sorunlu bölgeyi değil, tüm segmenti etkileyecektir. Nöralterapi’de bu mekanizmadan yararlanılmaktadır. Örneğin bir segmente yapılan quadel veya periost uyarısı sadece uygulama yapılan yerle sınırlı kalmayıp, segment içinde bulunan organ, adale ve diğer tüm yapıları da olumlu olarak etkilemekte ve o bölgenin kanlanmasını artırmaktadır.

Segment ayrıca diagnostik açıdan da önemlidir. Yapılan inspeksiyon ve palpasyon ile segmentte gözlenen renk değişiklikleri ve adalelerin tonusu, organ ve eklemlerin fonksiyonları bize hasta hakkında bilgi vermektedir. Hatta o alan içindeki bozucu alanlar da, bölgesel cilt ve cilt altı değişiklikleri yapabilirler. Başarılı bir tedavinin sonucunda, segment içindeki tonus ve turgorda da düzelme ve iyileşme görülür. Segment terapisi Nöralterapi'de önemli bir terapi yaklaşımdır.

İrrite olmuş segmente yapılan prokain enjeksiyonuyla, membran polarizasyonu sağlıklı hale getirilerek, refleks hatlarındaki patojen iletiler ortadan kaldırılır ve normal iletinin oluşması sağlanır. Böylece tüm vejetatif işlemler optimal fonksiyonlarına geri dönerler.

Derin enjeksiyonlara örnek olarak ise sakroiliak eklem enjeksiyonu verilebilir.

Birkaç damla prokaini doğru yere kullanmak, litrelerce ilaç kullanmaktan daha anlamlı ve etkilidir.

Yapılan her uygulamadan 24 saat sonra hasta kontrol edilmeli ve yakınmalarda ortaya çıkan değişiklikler kayıt edilmelidir. Tedaviye cevap alınıyorsa, hastalık iyileşinceye kadar segmental uygulamaya devam edilmelidir. Eğer tedaviye cevap alınamıyorsa hastanın anamnezi tekrar gözden geçirilerek, hastalığın zamansal ilişkisi yeniden değerlendirilir.

 4 )- İntra ve paravasal İnjeksiyon

Özellikle VSS disfonksiyonun ön planda olduğu hastalarda bu yaklaşımla yardımcı olunmaktadır. 

 5 ) - Ganglion Tedavisi: Tedaviye cevap alınamayan durumlarda, üst etki yapan organlara müdahale etmek gerekir. Bu anlamda rahatsızlığın olduğu bölgede bulunan ganglionlar da tedaviye dahil edilir. Ganglion enjeksiyonu yapmak, ganglion detoksifikasyonu için en hızlı yoldur. Gangliyonların modern tıpta bilinen etkilerinin yanı sıra sempatik dalların çok önemli olduğunu biliyoruz. Gangliyon terapisi Nöralterapi’nin belkemiğidir.

Her sempatik gangliyon injeksiyonu yapılan uygulama yerinde ve bölgesinde kalıcı bir etkisi olduğu ve regülasyon terapisinin vazgeçilmez bir parçası olduğu bilinmelidir. 

 6 ) - Bozucu Alan Tedavisi: Yukarıda da belirtildiği gibi vücudun herhangi bir yerinde önceden geçirilmiş veya hali hazırda var olan lokal bir irritasyon, patolojik bir saha (bozucu alan) haline gelebilir ve Nörovejetatif sistemi bozarak vücut fonksiyonlarının bazılarında bozukluklara neden olabilir. Bu nedenle tedaviye cevap alınamaması durumunda, bozucu alanların araştırılarak tedavi edilmesi son derece önemlidir. Tabii ki ilk başta Adler noktalarının hassas olup olmadığının incelenerek sorunlu olan bölge veya alanın regüle edilmesi gerekmektedir.

Bugün karşımıza çıkan hastaların en azından %30 bozucu alan kaynaklı olduğu biliniyor. Bozucu alanı elimine etmeden başarı sağlamak mümkün olmuyor. Bozucu alan eliminasyonunda en etkin terapi şekli ise Nöralterapi’dir.

 
Bozucu alanların yaklaşık %70 ağız çene diş komleksinde olduğu unutulmamalıdır. Hastalıkların tedavisinde Nöralterapi’ye ek olarak Akupunktur, manuel terapi, manyetik alan, biyofoton, homeopati, ozon terapi, kolon hidroterapi vb diğer tamamlayıcı tedavilerden faydalanmak, biz hekimlerin başarısını daha da artıracaktır.
 

Sonuç olarak: Tedavide yaklaşım nasıl olmalıdır ?

Hastanın iğne fobisi varsa  Nöralterapi uygulanacak lokalizasyonlara soft lazer ile tedavi yapılabilir (%60-70 etkili ).

İğne fobisi olmayanlar!

Terapiye direnç gösteren ve rahatsızlığı belli bir olaydan sonra başlamış hastalarda ise tartışmasız en etkin yöntem Nöralterapi’dir. Çünkü sorunun kaynağı bozucu alandır ve bir an önce elimine edilmesi gerekmektedir. Bozucu alan elimine edildikten sonra hastanın psikolojik yapısını desteklemek ve enerji regülasyonunu sağlamak için mikro sistem Akupunktur’dan faydalanabilinir.

Endikasyonların benzerliği kombine terapide terapi süresini kısaltmaktadır. Klasik Akupunktur yaklaşımıyla 15-20 seanslar sıkça tatbik edilirken Nöralterapi ile kombine edilen hastalarda çok daha kısa sürelerde iyileşme sağlanmaktadır. Nöralterapi’de ortalama yapılan uygulama sayıcı 4-5 seanstır.

 
Tedavi yaklaşımı:

Kronik rahatsızlıklarda: İlk tercih NT, özellikle sorunun zamansal ilişkisi söz konuysa tercih NT olmalıdır. Ağrı tedavisinde de ilk tercih NT’dır. Bozucu alan kaynaklı rahatsızlıklarda yine ilk tercih NT olmalıdır. Terapi süresi kısa tutulmak isteniyorsa NT çok etkindir. 

 Akut rahatsızlıklarda: sorunun kaynağında zamansal bir ilişki söz konusuysa NT öncelikle kullanılmalıdır.

Prof Dr Hüseyin Nazlıkul un Nöralterapi adlı kitabından derlenmiştir.